İstanbul trafiğinden bıkmış, otomobil ile sürekli bu çilekeş dönemi yaşamak zorunda olduğumu yavaş yavaş kabul etmiş biriydim ta ki motosiklet satın alıncaya kadar! Evet benim gibi bir otomobil psikopatı kendine motosiklet satın aldı!

İstanbul trafiği hakkında bir şeyler karalamıştım: İstanbul'da trafik karmaşası!

Konumuz motosiklete nasıl geçiş yaptığım aslında, çünkü yıllardır aklımı kurcalayan bu olguyu sonunda hayatıma sokmuş oldum.

Olaylar Kağıthane'deki 6 aylık oturma maceram ile başladı, 5 kilometrelik mesafe otomobilim ile tam 30 dakika sürüyordu ki Avrupa Yakasına taşınma sebebim tamamen trafikti. Bu 6 ayda anladım ki her iki yakada da trafik vardı ve bundan kurtulmanın pek bir yolu yoktu.

İş yerinden bir arkadaşım işe Kağıthane'den motosikleti ile gidip geliyor ve bunu 8 dakika gidiş, 11 dakika dönüş olarak tamamlıyordu. 'Salla otomobili gel motosiklet ile gidip gelelim' demesi ile bir artçı olarak arkasına atladım, işte sanırım tam da o gün hayatım değişti.

Kendimi hiç bu kadar özgür, hiç bu kadar hızlı hissetmemiştim. Yaklaşık 300 beygir gücündeki Megane Rs'im aslında hiç bir işe yaramadığını anladığım an da aslında o andır. İlerlemeyen bir trafikte kaç beygirinizin olduğu hiç önemli değil.

Sonuç ne mi oldu? Kağıthane'den asıl evim olan Çekmeköy'e geri taşındım, kendime bir adet Honda Pcx 150 satın aldım, günde toplamda 50 dakikamı yolda geçiriyor ve kimse ile dalaşmıyorum. İbb trafiğe en son ne zaman girip baktım hiç bir fikrim yok ve daha da önemlisi kendimi gerçekten özügr hissediyorum. Aşağıdaki de gönlümün efendisi :)

Motosiklet ile ilgili fikir ve incelemelerim gelecek, takipte kalın!