Uzun zamandır motosiklet incelemesi yazmamışım, aslında bu süreçte toplam 3 motosiklet değiştirdim. Aralarında en memnuniyetsiz kaldığım motor da kendisi yani Honda Cb250R'dı. Ben Honda Forza'nın yanına ikinci motor olarak almıştım kendisini, Honda Forza incelemesi de burada.



Öncelikle yakıt tüketimi inanılmaz düşük iyi yanları ile başlayalım. 4000 kilometredeki ortalama yakıt tüketimim 2.3 litreydi, yani yakmıyor bildiğin kokluyor bu arkadaş. Aksiyonlu bir sürüş sonunda da görebileceğiniz maksimum yakıt tüketimi de 3.1 litre, daha fazlası mümkün değil.

Diğer pozitif yanı ise tasarımı, gerçekten çok ilgi çekiyor ve kullanırken kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor. Yolda merak eden ve beğenen çok insan görüyorsunuz. özellikle ön far tasarımı harika.



Gelelim eksi yönlere..

- Titreşim çok fazla, titremiyor diyen bayilere lütfen itibar etmeyiniz :)
- Muadillerine göre güçsüz kalıyor diyemem ancak 2 ay içerisinde 'ulan keşke biraz daha beygir olsaydı' diyeceksiniz. O yüzden bence vitesli motora geçiş motoru diyebiliriz kendisi için.
- Honda Türkiye'nin sürekli fiyatta indirime gitmesi. Ben aldığımda 23.900 TL idi, 1 ay sonra 19.900 TL'ye düşürdüler kampanya kapsamında. Bu fiyat politikası yüzünden bir daha 0 kilometre bir Honda almam.



Sonuç olarak, kendisi yakışıklı bir geçiş motoru bence. Uzun yola titreşim yüzünden çıkılamaz, şehir içi fıtı fıtı alıştırma yapmak için mantıklı bir motor. Alacak iseniz, düşük kilometreli ikinci el bir motor almanızı tavsiye ediyorum.

Güzel sürüşler!
Genelde otomobil yazıyorum doğrudur, gelen son zamlar ve daralan ekonomiden dolayı otomobile ilgimi kaybettiğimden farklı bir konu hakkında yazmak istedim: Modern Kölelik!

Ülkemizde yaşamakta olan milyonlarca işsiz var ama asıl sorun o değil, asıl sorun onlardan daha fazla sayıdaki modern köleler! Hemen hemen hepimiz bu sistemin birer kölesiyiz, bazımız daha çok para kazanıyor bazımız daha az, aramızdaki tek fark bu.

Üniversiteye hazırlanırken, ebeveynlerimiz bizi hep kariyer, çok para, saygı görmek gibi konularla motive ettiler. Doğal olarak biz çocuklar da, iyi üniversitelerde okuyunca çok zengin olacağımızı ve çok saygı göreceğimizi düşündük. Aslında hepimizi yakan tam olarak bu ebeveynlerimiz oldu. Çünkü işin aslı hiç de göründüğü gibi değil.

Çoğalan üniversite sayısı ve kontenjanlar yanında büyük bir sorun getirdi; diplomalı işsizler ve çok az maaşa çalışan, işsizlerden biraz daha şanslı çalışanlar. Bugün bir yerde işe girmek için ya çok şanslı olmanız ya da çok iyi bir torpilinizin olması gerekiyor. Çünkü, sokaklarda milyonlarda diplomalı işsiz var ve siz onlarla rekabet etmek zorundasınız!

İşe girmekle dertleriniz bitmiyor, patronunuz biliyor ki, sizin yaptığınız işi yapmak için arkanızda bekleyen yüzlerce adam var, e doğal olarak vuruyor kırbaçı. Gidip zam bile isteyemeyecek hale geliyorsunuz bir yerden sonra, çünkü kendinizi değersiz hissediyorsunuz.

Günümüzde maalesef iş işte bitmiyor, bazı istisnalar olsa bile bu günümüzün gerçeği. Cep telefonunuz ve/veya bilgisayarınız yanınızda olduğu müddetçe aslında iş yerindesiniz ve mesai yapıyorsunuz. Yeri geliyor sevişirken, yeri geliyor tuvaletinizi yaparken o telefon amansızca çalıyor ve siz iş korkusundan dolayı o telefona bakmak zorunda kalıyorsunuz, çünkü muhtemelen ödemeniz gereken borçlarınız var..

Neyin doğru neyin yanlış olduğunu hala çok iyi ayırt edemesem de bildiğim tek bir şey var, o da hiç birimizin hayalinin bu olmadığı. Hepimiz bu sistemin bir dişlisiyiz ve var olmak zorundayız, yoksa 'onlar' olmazlar.

İyi Salı'lar dilerim.


Artık ayak seslerinden fazlasını algılayabileceğiniz, belki de beklenmekte olan ekonomik çöküşün kanıtı olacak krizdir. Otomotiv sektörünün tamamen döviz üzerinden olduğunu düşünün, Dolar ben bunları yazarken 4.31 tl, Euro ise 5.15.

Türkiye pazarının amiral gemisi Fiat ve Renault'tur. Hemen Renault'un sitesine girip fiyatlara baktım, durum şu şekilde:

En ucuz dizel Symbol 88.400 TL!
En ucuz dizel Clio 91.100 TL!

Bu verdiğim iki örnek aslında sıfır otomobil satışlarının neden 'durduğunun' en büyük göstergesi. Son 2 yıldır otomobil satışları istatistik olarak çok düşmemiş görünüyor ama orada kimsenin düşünmediği ince bir nokta var: Araç Kiralama! Araç kiralama satışlarını bu rakamlardan çıkardığınızda çok dramatik bir tablo ortaya çıkıyor, orta sınıfın otomobil satın almadığını bu rakamlardan çok net anlayabiliyorsunuz.

Araç kiralama firmalarına otomobil satmak, normal vatandaşa satmaktan çok daha karsız bir operasyon. Bunun başlıca sebebi ise kiralama firmalarının yetkili servise araç götürmemeleri, götürseler bile sineğin yağını çıkarıp kar bırakmamaları.

Normal vatandaşa otomobil satamazsanız, servisleriniz ayakta kalamaz. Son 2 yıldır normal vatandaşa otomobil satışının yaklaşık %30 düştüğünü düşünelim, buna ek olarak bir de otomobil garantilerinin 2 yıl olduğunu düşünelim.. Çok yakın zamanda bir çok büyük yetkili servisin tek tek kapandığını duymamız işten bile değil.

Servislerin fiyatlarının bu kadar yükselmesinin bir sebebi de aslında bu, işçilik fiyatlarını bile bir çok firma Euro olarak fiyatlandırmakta, aksi takdirde servise gelen otomobil sayısındaki düşüklükten dolayı hedefler tutturulamayacak.

Elinizdekine sahip çıkın, yeni bir otomobil ya da motosiklet almayın.